Olağanüstü fantezilerle dolu onar masalın yer aldığı, okunması kolay ve zevkli kitaplar...
Uzaylı çocuk, konuşan hayvanlar, uçan daireler, uçan yataklar, konuşan ağaçlar, robotlar gibi ilginç öğelerle sevgi, arkadaşlık, paylaşma, çevre bilinci değerlerini kazandırıyor.
Aile içi kitap okuma zevki ve alışkanlığı ile masal dinleyerek büyüyen çocukların, kitap seven ve okuyan bireyler olarak yetişmesini sağlamayı amaçlıyor.
Aytül Akal'dan:
Geceyi Sevmeyen Çocuk adlı ilk kitabın masallarını 1988-89 yılları arasında yazdım. Bu masallara sonradan yeni masallar ekleyip, yeni yeni kitaplara dönüştüreceğim, aklımın ucundan bile geçmiyordu. Başka kitabım olmayacakmış gibi, elimde ne varsa, hepsini tek bir kitaba koydum, kapağındaki gece resminin zeminini yıldızlarla boyadım… Karanlık, her çocuğun bilinmezlerle dolu bir dünyaya doğuşunu simgeliyordu. Yıldızlar da, bilgi arttıkça, yaşamı aydınlatan ışıkları…
Resimleme:
Ben bir çocuktum hep… Hiç yılmadan yorulmadan hayallerinin peşinde giden... Merak ediyordum, acaba masalları dinlerken çocuklar da yetişkinlerle aynı imgeleri, aynı şekilleri, aynı renkleri mi görür? Çocukların hayal dünyasıyla buluşsa, masallar nasıl resimlenir?
Hayaldi; zor, ama merakımı kışkırtan… Küçük oğlum Alper’in resme yeteneği vardı. Onu 4-5 yaşındaşyken Resim Heykel Müzeleri Derneği’nin hafta sonları çocuklar için açtığı resim kurslarına götürüyordum. Çocukların hayal gücü ve renkleri kullanmadaki becerileri beni şaşırtıyordu.
Çocukların resim sergilerine gittim, katıldıkları yarışmaları izledim, dergilerdeki çocuk resimlerine baktım ve oralarda resimleri yayımlanan, yarışmalara katılan çocuklara mektuplar yollamaya başladım: “Masal resimler misin?”.
Dileyenlere masallar gönderdim. Resim kursundaki öğretmenlerle görüştüm, bazı derslerde çocuklara masal okudum, onlar resimledi.
Resimlemede bir çerçeve çizmeden, kural koymadan, çocukları özgür bırakmıştım. Diledikleri boyda, diledikleri teknikle ve boyayla çalıştılar. Çocuklar birbirini tanımıyordu ve farklı şehirlerde yaşıyorlardı, ancak kimi zaman, iki ayrı şehirden postayla gelen resimleri yan yana koyduğumda, resimlerin birbirinin devamı gibi görünebilmesi, beni şaşırtmıştı. Masalda hiçbir ipucu olmamasına rağmen, uzaylı çocuğun giysileri neredeyse aynı renkteydi, antenleri de birbirine benziyordu. Bazı resimler de o kadar canlı ve yaratıcıydı ki, elime aldığımda heyecanlandığımı ve gözlerimin yaşardığını hatırlıyorum. Kitabın tüm resimlerini toparlamam bir yılı aşkın bir süreç aldı.
Kimi kuru kalem, kimi pastel, kimi suluboya… Kimi yarım sayfa kâğıtta, kimi dev bir kartonda… Hepsi teknik olarak birbirinden farklı olan resimleri nasıl birleştirecektim? Henüz bilgisayarlar tasarımda kullanılmaya başlanmamıştı. Resimleri kesip biçerek tasarıma uydurmaya çalışıyordum. 1990’da renkli fotokopiler yeni bir icattı ve çalıştığım iş yerine yakın bir yere bir tane kurulmuştu. O makinede resimleri küçültüp büyültüp, kitap sayfasına uydurmaya çalıştım. Elektrikli daktiloda sütunlar yaptım, paragrafları kestim biçtim ve kendime göre bir montaj yaparak, kitabı tamamladım: Geceyi Sevmeyen Çocuk hazırdı.
Çocukluk düşlerimi gerçeğe dönüştürecek mucize, artık elimdeydi! Kitabı bastırabilirsem, yazar olacaktım! Duygularımı, ancak çocukluktan beri bunu tutkuyla isteyen bir başka yazar anlayabilir…
*
Geceyi Sevmeyen Çocuk öyküsünün doğuşu:
Aytül AKAL
(Bugün 2 Temmuz; bana bu masalları yazdıran oğlum Alper Akal’ın doğum günü. Ne çok yıl geçmiş üzerinden; Alper artık 34, Geceyi Sevmeyen Çocuk 31 yaşında…)
Yazmak, çocukluktan beri tutkumdu. Ancak yıllarca ne yazacağımı bilemedim. Çocuklara yazacağım aklımın ucundan bile geçmiyordu o zamanlar. Gazetecilik yaptım, 1974’den itibaren Elele dergisinde, Hayat mecmuasında röportajlar yaptım, köşe yazıları yazdım… yazdım…yazdım...
Alper 2.5 yaşındaydı. Benden masal istedi ama önerdiğim hiçbir kitabı beğenmiyordu. Meğer kertenkele masalı istermiş. (Bu anımın ayrıntısına <aytulakal.com> sayfasında “Küçük Kertenkele” başlığıyla arama yaparak ulaşabilirsiniz) Artık alışmıştım, masal istediğinde yenilerini uydurup anlatıyordum. Aynı masalı istediğinde bir yerini atlarsam hemen uyarıyordu. Hepsini yazıya geçireyim, elimdeki metinden okursam unutmam diye düşündüm. Daktiloda yazıp kolayca bulabilmek için masalları alfabetik sıraya dizdim. (Bilgisayarlar henüz hayatımıza girmemişti!) Sonra bir gün… aklıma düşüverdi: Acaba bunlar… çocuklar için kitap… olur muydu? Yoksa yıllardır kurduğum hayalin yanıtı, çocuklar için yazmak mıydı acaba?
O sıralar Alper’i Resim Heykel Müzeleri Derneği’nin çocuklar için açtığı resim kurslarına götürüyordum; kurstaki çocuklara masalları okudum, onlar resim yaptılar. Çocuk dergilerinin açtığı resim yarışmalarına katılan çocuklara ulaştım, onlara masalları yolladım, diledikleri resimleri çizdiler. O resimleri renkli fotokopide büyütüp küçülterek Geceyi Sevmeyen Çocuk'un maketini hazırladım.
Heyecan ve coşku içindeydim. Sıra kitabın basılmasındaydı. Ama nasıl?
Kapı kapı dolaşmaya başladım. Yok yok yok… Bir türlü çıkış yolu bulamıyordum…
Hayat Mecmuasından eski yazı işleri müdürüm Mehmet Ali Kayabal’a* danıştım, dosyamı ona bıraktım. Mehmet Ali bey o zamanlar Yeni Günaydın Gazetesi'ne geçmiş, Suna Pekuysal’ın* eşi Ergün Köknar* ile birlikte çalışıyordu. İkisi okumuş, bayılmışlar. “Biz de tam böyle bir şey arıyorduk” deyip Geceyi Sevmeyen Çocuk dosyasına el koydular. Tabii el koymak değil de...istedim istedim geri vermediler! Yeni Günaydın’a ek bir çocuk dergisi çıkartmayı düşünüyorlarmış, benim masallar tam aradıkları şeymiş, o dergide yayımlayacaklarmış. “Vermeyiz!” dediler. Bir korktum, bir korktum anlatamam. Sandım ki, masallar dergide yayımlanırsa, artık onların malı olur, ben onları bir daha kitap haline getiremem. Acemilik işte. Telif melif bir şey bilmiyorum. Hoş, o zamanlar telif yasası da delik teşikti, o da başka. Dosyamı geri alabilmeki için kendimce bir plan yaptım. Dedim ki, “Siz bana Geceyi Sevmeyen Çocuk'u geri verin, söz veriyorum ben dergiye koymanız için size her hafta başka masal getiririm.”
Söz mü? Söz!
Çocuk kitabı yazarı olacağım aklımın ucundan geçmediğinden, Geceyi Sevmeyen Çocuk, benim tek kitabım olacak sanıyordum. Gözbebeğim kıymetli kitabımı kurtarmak adına, farkına bile varmadan ikinci, üçüncü kitaplara girecek olan masalları yazmaya başlamamış olsaydım, belki gerçekten de öyle olabilirdi.
Böylece Geceyi Sevmeyen Çocuk 1991’de @mavibulutyayınları tarafından yayımlandı. Daha sonraki yıllarda yayımlanan kitaplarıma giren masalların ilk yayın tarihinin Geceyi Sevmeyen Çocuk’tan çok önce, 1990’da Sobe dergisiyle başlaması bu yüzden...
not: * rahmetle anıyorum
Geceyi Sevmeyen Çocuk (1991)
Canı Sıkılan Çocuk (1993),
Kardeş İsteyen Çocuk (1994),
Sabahı Boyayan Çocuk (1995),
Masalları Arayan Çocuk (1997)