Rengarenk bir odanın kapıları açılıyor!
Sizce orası babaannenin yatak odası mı yoksa torunun oyun odası mı?
İncik boncuklarıyla, pelüş oyuncaklarıyla tam bir panayır yeri sanki.
Hadi beklemeyin daha fazla…
Siz de katılın oyuna.
Benzersiz bir anlatımla, unutulmayacak bir yolculuğa çıkacaksınız!
'Babaannemin Perili Odası' kitabının doğuş hikayesi
Aytül Akal
Babaannemin Perili Odası (2015)
Kitaplarda ithaf kullanmayı sevmem. 180 küsur kitabın her birinde yok çocuğum, yok anam babam, yok arkadaşım, öğretmenim, kardeşim, komşum, torunum, okurlarım diye teşekkür tuhaf olurdu. Nasıl olsa hangi kitabı ne için, nasıl yazdığımı ben biliyorum. Okurları yinelenen bilgilerle sıkmaya gerek yoktu. Ancak, yine de kitaplarımın birinde bir ithaf görenleriniz vardır, tabii eğer Babaannemin Perili Odası’nı okuduysanız… “Alya’ya ve ruhu hep genç kalan babaannelere” diye yazar girişte.
Alya torunum, babaanne ise kim…anladınız…
Bir sabah saat 6:00 idi, resimli bir kitabın metnini yazdım. Çizer Ayşın Delibaş Yetkin’in çizgilerinin kitaba çok uyacağını düşünüp ona telefon ettim. Çok geçmeden kapım çaldı. Açtım, karşımda Ayşın!
"Çok erken geldin, seni akşam bekliyordum,” dedim. “Ama madem geldin, hemen başlayalım çalışmaya.”
iş yerime telefon edip, “Biraz gecikeceğim, öğlene doğru gelebilirim,” diye haber verdim.
O sırada alarmın melodisi çınlamaya başladı, uyandım.
Şaşkındım. Az önce Ayşın gelmemiş miydi? Neler oluyordu?
Rüya gördüğümü anlamam birkaç saniyemi aldı.
Kitap aklımdaydı. Yazmalıydım…
Acele giyinip işe gittim. Bilgisayarın karşısına geçtim...
Sonra Ayşın’ı aradım. O sıra elinde iş varmış, zamanı yokmuş. Demek rüyalara çok da güvenmemek gerekirdi :)
Öyleyse sevgili Neşe İnan Gök şahane çizimleriyle renklendirir miydi sayfaları? Evet Evet!
Öyle oldu, hem çok da güzel oldu…
Bütün kitaplar böyle sayfa sayfa rüyalara girseydi, oooh ne rahat olurdu, değil mi? Bir kez başıma geldi, bu demek değildi ki her şey bu kadar kolaydır…
Babaannemin Perili Odası’nı Dedemin Sihirli Mutfağı izledi…
Onun öyküsü de başka bir paylaşıma…